Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yürütme sırasında aldığı sağlık kararları, ülkenin sağlık sisteminde derin yaralar açtı. Trump, sağlık alanına dair politikaları ile sıkça eleştirilirken, son açıklamalarıyla birlikte bu politikaların toplum üzerindeki uzun vadeli etkilerini bir kez daha gündeme getirdi. Trump’ın sağlık reformları, sigorta kapsamının daralması ve tedaviye erişim zorlukları gibi birçok sorunun ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Ülkedeki sağlık sisteminin durumu hakkında uzmanlar, Trump'ın politikalarının 4 milyon kişinin hayatını tehdit ettiğini belirtiyor.
Donald Trump, başkanlık görevini yürüttüğü süre boyunca sağlık sistemine yönelik bir dizi reforma imza attı. Bu reformlar kapsamında, Affordable Care Act (Obamacare) olarak bilinen sağlığa erişim yasasının iptali ve bununla birlikte gelen sigorta kapsamının daraltılması, özellikle düşük gelirli ve kronik hastalığı olan bireyler için ciddi sorunlar oluşturdu. Yapılan değerlendirmeler, söz konusu değişikliklerin sağlık sigortası olmayan kişilerde artışa yol açtığını gösteriyor.
Uzmanlar, bu sağlık boşluklarının COVID-19 pandemisi döneminde daha da belirginleştiğini vurguluyor. Trump yönetiminin sağlık politikalarının etkisiyle yüz binlerce Amerikalı, gerekli tıbbi yardım ve tedaviye ulaşamadı. Bu durum, hastalıkların daha da kötüleşmesine ve yaşam kaybına yol açan bir süreç halini aldı. Özellikle kanser, kalp hastalıkları ve diyabet gibi kronik hastalıkları olan kişilerin tedaviye erişimindeki zorluklar, bu bireylerin ölüm riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor.
Health Affairs dergisinde yayımlanan son çalışmalara göre, Trump’ın sağlık bütçesine yönelik kısıtlamaları ve Medicaid programındaki değişiklikler, düşük gelirli toplulukların sağlık hizmetlerine erişimini ciddi şekilde azaltmış durumda. Yapılan araştırmalar, bu politikalardan etkilenen 4 milyon kişi arasında, hayatını kaybetme riski taşıyanların oranının geçmişe oranla yüksek olduğunu gösteriyor. Bu durum, sadece bireylerin sağlığını değil, genel olarak toplumun sağlık düzeyini etkileyecek bir tehlike unsuru olarak karşımıza çıkıyor.
Trump’ın sağlık politikalarının topyekûn değerlendirildiğinde, rekabetin arttığı bir sektör içerisinde gerektiği kadar tedavi ve bakımın sağlanmadığı görülüyor. Bu durum, sadece maddi bir sorun değil, ayrıca etik bir mesele olarak da öne çıkıyor. Sağlık hizmetlerinin hangi kesimlere ulaştığı, bu hizmetlerin kalitesi ve erişimi, toplumda derin ayrışmalara neden oluyor.
Sonuç olarak, Trump’ın sağlık politikaları, görünürde ekonomik tasarruflar sağlamayı hedeflese de, uygulamadaki sonuçlar durumu daha da karmaşık bir hale getiriyor. İlgili uzmanlar, bu tür politikaların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini vurgularak, sağlık hizmetlerine erişim hakkının her bireyin temel hakkı olduğunu belirtmektedir. ABD’nin, sağlık sistemini güçlendirmek için atacağı adımlar, gelecekte birçok insanın hayatını kurtarma potansiyeline sahip. Ancak bu adımlar atılmadığı takdirde, kaybedilecek hayatların bedeli, sadece bireyler için değil, toplum için de büyük bir yük haline dönüşecektir.