Son yedi yıldır Türkiye’nin simgesi haline gelen bir yürüyüş, bu yıl da sürdü. İstanbul’dan başlayarak, Şehitler için Çanakkale’ye yürüyen bu kahraman yürüyüşçü, aralıksız ve inançla sürdürdüğü yolculuğunun son günlerinde Tekirdağ’a ulaştı. Her yıl, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde düzenlenen bu önemli yürüyüş, katılımcılarıyla birlikte pek çok anlam yüklü anılara ve duygusal anlara ev sahipliği ediyor. Yürüyüşçüler, İstanbul'un tarih kokan sokaklarından başlayarak, Türk milletinin kurtuluş mücadelesinin önemli bir sembolü olan Çanakkale'ye doğru ilerliyorlar.
Bu yılki yerleşimi, İstanbul'dan başlayıp Tekirdağ'a ulaşan yürüyüşçüler, her bir adımlarıyla aziz şehitlerimizi anma ve onlara olan saygılarını ifade etme fırsatı buluyorlar. 18 Mart 1915 tarihinde kazanılan Çanakkale Zaferi, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir dönüm noktasıdır. Dolayısıyla, yürüyüş, bu bayram coşkusunun yanı sıra tarih bilincimizi canlı tutmanın en güzel yollarından biri olarak, toplumsal dayanışma ve birlik beraberlik duygusunu pekiştiriyor. Yürüyüş sırasında birçok farklı kesimden insanların bir araya gelerek şehitlerimize olan sevgilerini göstermesi, insanları birbirine bağlayan kalpten bir mesaj özelliği taşıyor.
Yolu kat edenlerin, karşılarına çıkan zorluklar, bu yürüyüşün yalnızca fiziksel bir aktivite olmadığını ortaya koyuyor. Çoğu katılımcı, sabahın erken saatlerinde yola çıkarak yürüyüş sırasında hava koşulları, yorgunluk ve zaman zaman fiziksel zorluklarla da başa çıkmak zorunda kalıyor. Ancak her bir zorluk, şehitlere olan minnet borcunu ödemenin verdiği motivasyonla aşılıyor. Tekirdağ'a ulaştıklarında katılımcılar, sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da büyük bir tatmin sağlıyor. Yürüyüş, birçok insanın hayatında unutulmaz bir deneyim haline geliyor. Her adım, geçmişten geleceğe bağlanan bir köprü görevi üstleniyor ve katılımcılar, şehitleri anmanın ulusal bilinç açısından ne kadar mühim olduğunu kavrıyorlar.
Yürüyüş süresince yaşanan dostluklar, beraberlikler ve paylaşılan anılar, katılımcıların hayattan alacakları en değerli hediyelerden biri oluyor. Her yıl katılmak isteyen yeni katılımcıların çoğalması, bu yürüyüşün değerini ve önemini artırıyor. Geçmişe saygı gösterilen bu etkinlik, genç nesillere de tarihi unutturmamak adına güzel bir örnek teşkil ediyor. Yürüyüş, sokaklar boyunca askeri marşlar, dualar ve haykırışlarla dolup taşıyor; bu da yürüyüşe katılan kişilerin ortak bir amaç uğruna bir araya geldiğinin sembolü haline geliyor.
Yıllar geçtikçe, bu anıtsal yürüyüş, yalnızca fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda manevi bir yolculuk haline geliyor. Tekirdağ’a ulaşan yürüyüşçüler, yapmış oldukları bu fedakarlıkla hem kendi sınırlarını zorluyor hem de aziz vatanları için canını veren şehitleri anma şansını elde ediyorlar. Yürüyüş, milli birlik beraberliğini pekiştirmek ve şehitlerin hatıralarını canlı tutmak adına büyük bir önem taşıyor. Tüm bu duyguların birleştiği yürüyüş, toplumsal dayanışmayı artırarak, gelecekteki nesillere umut aşılıyor.
Sonuç olarak, İstanbul’dan Çanakkale'ye yürüyen bu kahraman yürüyüş, katılımcıların yaşadığı duygusal ve manevi yolculuklarıyla daha da anlam kazanıyor. Her yıl düzenlenen bu anlamlı etkinliğin, ilerleyen yıllarda katılımcı sayısının artmasıyla birlikte, sadece bir yürüyüş olmanın ötesine geçip, ulusal bir bayram haline gelmesi umuduyla, Tekirdağ’dan devam eden yolculuk, Çanakkale’de kalabalık bir şekilde son buluyor. Gerçekten de, geçmişle geleceği birleştiren bu tür etkinliklere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Şehitlerimize ve vatanımıza olan bağlılığımızı bir kez daha hatırlayarak, onları anmak ve yaşatmak adına atılan bu adımlar, bizlere yalnızca bir yolculuk değil, aynı zamanda bir miras bırakıyor.